28 Nisan 2014 Pazartesi

Phuket...yeryüzünde ki cennet...

Havalimanın'dan taksiyle otele ilerlerken tropik ağaçlarla kaplı yollar... geldik...dedirten cinsten...

Malezya'dan nereye geçsek diye çok düşündük, Singapur- Cem'ler önceden gördü, Langkawi- çok maymun var, Koh Lipe- feribot saatleri uymadı... ve daha bir sürü seçenek.
Ama sonunda doğru yolu bulduk ve gidiş için Asya'da oldukça sık kullanılan Airasia'dan dönüşte'de Qatar havayollarından biletlerimizi aldık, biz geliyoruz Phuket...
Kuala Lumpur- Phuket arası 1 saat 20 dk sürüyor ve oldukça konforluydu iki havayolu şirketi de.
Fiyatlara gelince Airasia bizim Pegasus gibi ne kadar erken o kadar ucuz, ikram yok herşey ücretli ama bizim paramız Tayland'da değerli:))
Otel'e vardığımız an cennet burası olmalı dememizle başlayan tatilimiz, dönene kadar da aynı şekilde hissetmemizle devam etti.

Otel seçimimiz merkeze ortalama 1 saat uzaklıktaki Nai Thon plajının yanındaki Pullman Arcadia'dan yana oldu... harika seçim...
Koca bir orman içine kurulmuş, büyük odaları, güleryüzlü ve bir o kadar da yardımcı personeli, lezzetli kahvaltısı, mucizevi dokunuşlara sahip spa merkezi ve muhteşem havuzlarıyla tam puan almış bir otel  Pullman.
Bulunduğu plaj sakin ve lokal yan yana restoranlara sahiplik tapıyor. Su inanılmaz güzel arada dalgalı ama hep sıcak...
İlk gün yorgunluk atıp denizde vakit geçirdikten sonra hemen bir restorana oturduk ve enfes yemeklerin tadına bakmaya başladık...

Pat thai - yemeden dönmeyin dediler ve evet sakın yemeden dönmeyin, harika...
Izgara Kalamar - öyle taze ve lezzetli ki...
Izgara Jumbo karidesler - ben böylesini yemedim dedirten cinsten... Fiyatlarıda öyle uygun ki... 
Ve tabii ki meyveler.... Öyle taze, öyle çeşitli ve öyle lezzetliler ki...
Tayland tatili planlamak için başlı başına sebep...
Serinlemek isteyenlere hindistancevizi suyunu da unutmamalı...
Az vaktimiz olduğundan Phi Phi ve benzeri adaları maalesef listeden çıkarttık adayı gezmeye koyulduk...
Hemen biriyle anlaştık, bizi önce Big Buddha'ya ordan da Patong'a götürmesi için. Bize buraları gezdiren şoföre 2800 Tayland Baht'ı yani ortalama 190-200 tl ödedik... 4 kişi süper...
Big Buddha gittiyseniz ziyaret edilmeli, bir dua edilip dönülmeli:)))

Tabii Buddha dönüşü bizim gibi filleri beslemeli ve gözlerindeki masumiyete tanık olunmalı.
Sonraki durağımız olan şehir meydanı anlatılanın aynısı karışık, her türlü insanın olduğu, tam beklediğimiz gibi, alışveriş için güzel...
Ertesi gün gitmeden olmaz dedik ve ünlü bir plajı olan Surin'e gittik, deniz daha yumuşak ve kum daha beyaz, gitmişken satıcılardan şal almayı unutmayın, öyle ipeksi ki...
Eee gelmişiz Phuket'e gece bir çıkşak ya dedik ve Hard Rock'ta bir eğlence planladık...

Yerel şarkıcılar, güzel şovlar ve müzik, hoş geçirilen saatler. Ve çıkarken t-shirt almayı, aldığınız t-shirtü de kendinize uygun bir şekilde kestirmeyi unutmayın😃
Son sabah kahvaltı sonrası, bir- iki meyve alalım, evdekilere de tattıralım derseniz, benim gibi sokaktan ufak bir sepet alın, içine ezilme riski olmayanları( özellikle bal gibi ananasları, lezzetli mi lezzetli rambutanları... ve bulabildiğiniz tüm çeşitleri sığdırın. Bavula iyice yerleştirildi mi tamam...

Herşeyi hazırladıktan önce Kuala Lumpur'a ordan da  İstanbul'a gitmeden önce son kez o harika denize yada dinlenek için sıcacık havuza girerek ızun yolculuğa hazırlayın kendinizi... Yada bizim yaptığımız gibi kendinizi emin ellere bırakın ve harika bir spa alın... 
Ben böyle bir masaj önceden yaşamadım, arkasından ikram edilen çay ve kurutulmuş domatesle de keyfinize bakın...



24 Nisan 2014 Perşembe

Kuala Lumpur, Malezya

Son zamanlarda fuarlarımızın sıklaşmasından dolayı her ay bir yerlere gider olduk. Bazıları önceden gittiğimiz bazıları ise benim için ilk olan şehirler...

Kuala Lumpur'da şehir rehberime yenisi eklenenlerden...

Gitme düşünceniz varsa önceden uyarmalıyım nem oranı oldukça yüksek, hele de havalimanından çıkar çıkmaz yüzünüze çarpan ilk nem yok mu...

Şehir merkezi ortalama 45 dk - 1 saat arası uzaklıkta, taksi çok pahallı değil ve konforlu.
Şehre doğru ilerlerken yol boyu yemyeşil ağaçlar ve oldukça eski bakımsız evler karşılıyor sizi. Ama şehir merkezi yeniden yapılmış, gökdelenlerle ünlü markalarla çevrili, oh be dedirten cinsten.
Biz gitmeden JW Marriot otelde yerimizi ayırtmıştık, oldukça iyi bir seçim yapmışız. Kahvaltısı güzel ancak genelde oda fiyatına dahil olmuyor alırken dahilini bulun derim, çünkü çok ucuz değil.

Otel şehrin göbeğinde hemen içinden geçilen bir alışveriş merkezine ve alt katında harika restoranlara sahip bir konumda. Karşısında ise dünya markalarının hepsine ulaşabileceğiniz 'Pavillion ' alışveriş merkezi bulunmakta.

Yaklaşık 11 saat süren yolculuk sonrası, THY yeterince iyi ama economy uçunca 11 saat o dar koltuklarda yine de yorucu.

Odalara yerleştikten sonra ilk akşam yemeğimizi otelin altında bulunan ' Shouk' isimli restoranda yedik, benden söylemesi noodle'lar bildiğimiz gibi gelmiyor ve yemeklerde benim zevkime uymadı ama şık bir mekan. Hemen yanı başında canlı müzik olması da ilk gece yorgunluğunu atmak için birebir.
Gündüzleri fuar telaşında olduğumuzdan çok gezemesek te akşamlara şehri sığdırdık. Petronas'a çıkamadık ama uzaktan gördük ihtişamını.
Ertesi akşam bir arkadaşın tavsiyesine uyup yine otelin altındaki 'Jake's Steakhouse ' oldu seçimimiz ve işte doğru yerdeyiz. Angus etini öyle güzel pişiriyorlar ki anlatamam, salatadan anlamıyorlar ama et onların işi olmuş. Fiyatlar ucuz değil, uyarmadı demeyin Türkiye'de ne öderseniz Kuala Lumpur'da da aynı.



Yemekten sonra gittiğimiz 'Central Market ' hediyelik bakanlara uygun, ufak tefek alınabilir, görülmeli ama her defasında değil.
Asıl maceramız China Town'a geçince başladı desem inanın yalan olmaz...
Herkes mutlaka gidilip görülmeli demese aklımın ucundan geçmezdi ya neyse...
Dapdaracık bir sokak, bir sürü taklit çanta, saat, kötü bir koku ve inanılmaz pis bir çevre... Bizim başından sonuna toplamda 10 dk da hızlı hızlı yürüyüp geçtiğimiz ve kötü anı olarak sakladığımız anlar..
Ben bir daha gitmem ve kimseye de tavsiye etmem....
Son gecemizde fuar yorgunluğunu atalım azıcık İtalyan yemeği ile mutlu olalım dedik ve Pavillion'un hemen yanı başında hoş temiz cafelerin olduğu sokağa yöneldik...
Michalangelo's diye lezzetli yemekler, buz gibi Tigers bira servis eden restoranımızda harika pişmiş somonlar ve salatalar yedik...




Anlıyacağınız Kuala Lumpur'u güzel noktaladık...



Ertesi sabah yolculuk Phuket, Tayland :)